19 Haziran 2012 Salı

~~BÜYÜKADA~~

Büyükada İstanbul'a 30 dk mesafede bulunan bir vaha...Şehrin kargaşasından, stresinden uzaklaşıp dinlenmek için Pazar günü Büyükadaya gitmeye karar verdik. İyiki de vermişiz. Doğa,deniz,bol oksijen bana çok iyi geldi. Büyükada'da birkaç saat geçirmek bile insanın havasını değiştiriyor.

Bol bol da fotoğraf çektim görmeyenler için gitmeye vesile olsun diye...

Sabah saatlerinde Kartal'dan Ada vapuruna binip yola koyulduk. Vapur'da martılar eşliğinde keyifli bir yolculuk geçirdik.Sonra vapurdan inip Ada'ya ayak basınca lokantalardan gelen balık kokularını ve mis gibi havasını içime çekince işte bu dedim..Hemen iskelede kurulan hediyelik eşya tezgahlarına şöyle bir göz attım. Sonra sabah kahvesini içmek üzere Kahve Dünyası'na gittik. Manzara eşliğinde kahvelerimizi yudumladık.


Kahve Dünyası'ndan Ada manzarası...

Yola koyulma zamanı geldi.Önce ara sokaklara kısa bir tur attık. Sonra Büyük Ada'yı bisikletle dolaşmak yokuşları nedeniyle biraz yorucu olduğundan faytonla gezmeye karar verdik. Nizam Caddesinde sağlı sollu köşkler o kadar etkileyiciydi ki zamanında buralarda kimler yaşamış, hala kimler yaşıyor merak etmemek elde değil...

Muhteşem mimarili beyaz köşler..


İşte hayalimdeki ev....



Kapısını açık bulunca daldım:)

Bu köşkün bahçesi muazzam..


Fayton sefamız Luna Park denilen yere gelince son buldu.

 
Bu tay çok yaramaz bluzumu ısırıyor yahu:)


Büyük adada atlardan bol bir şey yok..Sürekli nal sesleri,deeehh,hooovv falan iletişimin nasıl olduğunu da çözdük:) Faytonlar adaya ayrı bir hava katıyor,kalkmamalı..Tabi atları bakımsız bırakmayıp sömürmedikleri sürece.
Luna Parkından arnavut kaldırımlı yaklaşık bir km lik oldukça dik bir yokuşu çıktıktan sonra Büyük Ada'nın en yüksek tepesine vardık.


Burada mola verip Kır lokantasında çay içerek manzaranın keyfini çıkardık.


Sıra geldi kiliseyi ziyaret etmeye.



Aya Yorgi kilisesi gördüğüm en güzel kiliselerden biri.


Kilise hakkında bilgi

Kilisenin girişi



Duvarlarda  çok sayıda ikonlar, altın ve gümüş kabartmalar var.




 
Kilise'ye her dinden inananlar gelip dilek tutuyor ve bir çok insanın dileğinin gerçekleştiğine dair hikayeler anlatılıyor. Ben de müslüman olarak mumumu yakıp dileğimi tuttum. Sonuçta orası da bir ibadethane. Önemli olan içten gelerek dua etmek. 
Her sene yapılan sonradan uydurulmuş ip gererek yukarı çıkma olayı da neyse ki yasaklanmış. Zavallı kuşlar iplere takılıp ölüyorlardı ve çok çirkin bir görüntüydü.

Daha sonra Manastır yolundan(küçük tur) iskeleye doğru dönüşe geçtik.



Dönüş yolu pek eğlenceliydi. Meksikano oldum:)


Reşat Nuri Güntekin  pembe panjurlu köşkü:)





Ayrıca dönüş yolu üzerinde Yörük Ali ve Naki Bey plajları da var.

Bir zamanlar Bizans çilehanesi ve sürgün yeri olan bu güzel ada daha keşfedilecek nice güzellikler taşıyor. Daha görülecek çok yer var. Gelip pansiyonda konaklamak lazım bi ara.Yalnız 23 Nisan'da ve tatillerde çok izdiham oluyormuş. O zamanlar da gelmemek lazım. Biz çok kalabalık olmadığından rahatça gezdik.
Gelmek isteyenler için keyifli geziler...


Ada'ya veda....Dönüş yolu üzerinde dalgalar köpük köpük....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder